Vakıf Medeniyeti
Makale Bilgileri
Birincil Dil: Türkçe
Bölüm: Araştırma Makaleleri
Yazar:Halil İnalcık
Gönderilme Tarihi: 5 Şubat 2019
Yayımlanma Tarihi: 30 Mayıs 2019
Yayımlandığı Dergi: Vakıflar Dergisi
Yayımlandığı Sayı: Yıl 2019
İslam toplumunun, dinin öngördüğü kurallar çerçevesince yaşamını emniyetle sürdürebilmesi için gerekli koşulları ve kurumları devletin devamlı sağlaması mümkün değildir. Tarihte İslam Devleti bu görevi esas itibariyle vakıf yoluyla yerine getirmiştir. Devlet, siyasetin kararsızlığı, geçici karakteri dolayısıyla İslam toplumu için gerekli sosyal hizmetleri devamlı bir görev, bir hayır işi olarak hayır kurumuna bırakmıştır. Genelde dini görevler cami, mescit, medrese, mektep inşaası, idamesi, fakirlerin, yolcuların korunması için zaviye ve imaret tesislerin kurulması, halk için hastane, tıbbi hizmetler, hatta ilaç temini, bunun gibi yüzlerce sosyal hizmet devamlı olarak ancak bu yolla sağlanabilmiştir.
İslam devlet düzeninde bu hizmetler siyasi otoriteye bırakılmamış, hayrat denilen kurumlar, doğrudan doğruya Allah’ın gözetiminde, zamanla bozulmaz, mutlak, ebedi, tarafsız bir müesseseye, vakfa bağlanmıştır. Kısacası vakıf, toplumun bekası ve refahı için en emin sosyal örgüt görevini üstlenmiştir. Bugün devletin yüklendiği bir takım kurumları, mesela eğitim kurumlarını Osmanlı döneminde devlet karşılamıyordu. Vakıf, toplum için zaruri bazı kamusal hizmetleri üzerine alarak geniş ölçüde uygulamıştır. Bugün vakıflar arşiv fonları, bu zenginliği ortaya koymaktadır. Vakıflar yalnız dini hizmetleri yerine getirmek için cami, mektep medrese, imaret ve külliyeler değil, onları idame etmek için gerekli ekonomik kurumlar, hanlar, bedestenler, çarşılar vücuda getiriyordu. Tüm vakıf eserleri devletin nezareti altında ise de evkaf bütünüyle Tanrısal müeyyide altına konmuştur. Yani prensip olarak devlet müdahale edemez. Tüm vakfiyelerde, vakfiye şartlarını değiştirene karşı, sultan da olsa Tanrı’nın laneti zikredilmiştir. Vakfın karşıladığı hizmetler daima dini bir hayır hizmeti olmalıdır.
Osmanlı devletinde yolculara barınak sağlama maksadıyla vakıf olarak yüzlerce zaviye ve imaret tesis edilmiş, bu zaviyeler, devletin sağladığı vakıflarla bir nevi devlet tesisi niteliği kazanmıştır. 1530 tarihinde yalnız Anadolu’da 622 zâviye sayılmıştır. Suyolları için Hicaz’da ve Kudüs’teki büyük girişimler, sultan evkafı, sultan külliyeleri devletin ne kadar önemli rol oynadığını gösterir. Bu suyolları bugün hala caridir. Şehirlerin imarı, şenlenmesi için vakfın nasıl hayati bir rol oynadığına dair bir misal vermek isterim. Fatih, İstanbul’u harap bir şehir olarak aldı ve şehri yeniden inşa ödevi karşısında kaldı. 1459’da vezirlerini toplayıp emretti. Her biri surlar içinde bir bölgede cami, medrese, mektepten oluşan bir imaret, bugün yanlış bir deyimle külliye inşa edecekti. Böylece Mahmud Paşa, Gedik Ahmet, Murat Paşa, Davut Paşa külliyeler kurdular. Etrafında mahalleler oluştu. Kendisi de vakıf olarak Fatih Camii külliyesiyle medreseler ve etrafında saraçhane ve başka tesisler kurdu. Fatih mahallesi ortaya çıktı. Türk-İslam İstanbul’u işte böyle kuruldu, vakıf sayesinde.
Makalenin tamamını okumak için buraya tıklayınız:Vakıf Medeniyeti
Erişim Adresi: https: https://dergipark.org.tr/tr/pub/vakiflar/issue/46373/586914