İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Pratiği Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma
Tez Bilgileri
Başlık: İslam medeniyetinde birlikte yaşama pratiği üzerine sosyolojik bir araştırma / A sociological research on the practice of living together in Islamic civilization
Yazar: Kübra Kiler
Danışman: Prof. Dr. Süleyman İlhan
Yer Bilgisi: Fırat Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sosyoloji Ana Bilim Dalı
Konu: Sosyoloji = Sociology
Tez No: 745953
Tez Türü: Yüksek Lisans
Modern toplumlarda birlikte yaşamayı meydana getiren etmenler arasında göç hareketleri, şehirleşme, iç çatışmalar, savaşlar gibi durumlar belirgin olsa da birlikte yaşama pratiği sadece günümüz toplumlarına özgü değildir. Tarih boyunca çeşitli medeniyetler ve toplumlar gerek kendi içinde gerekse kendi dışında farklı din, ırk ve inanca sahip kültürlerle bir arada yaşama tecrübesine sahiptir. Birlikte yaşama tecrübesi; bahsi geçen bu farklılıklara rağmen ortak bir yaşam pratiği de sunmaktadır. Günümüzde ise baskın kültürlerin diğer kültürler üzerinde hâkimiyet kurma çabası, birlikte yaşama olgusunu büyük ölçüde olumsuz etkilemektedir.
Bir arada yaşamak farklı gruplara ve bu gruplar arasındaki etkileşime odaklanmayı gerektirmektedir. Bu doğrultuda birlikte yaşama tecrübesinin anlaşılması için çok kültürlülük, medeniyet ve kültür kavramlarına odaklanılmalıdır. Medeniyetin inşa edilebilmesi için kültürün üretilmesi gerekmektedir. Üretilen kültürden diğer toplumlar da etkilenmeye başlayınca kültürün evrenselleştiği söylenebilir. Farklı kültürlerin karşılıklı olarak hoşgörü çerçevesinde bir arada yaşaması anlamında kullanılan çok kültürlülük, cinsiyet, din, dil, ırk, statü, mezhep, kültürel vs. farklılıklara karşılık gelmektedir. Farklı kültürlere karşı gösterilen tavır ise birlikte yaşama tecrübesinin tarihsel arka planının açıklanmasıyla mümkündür.
Birlikte var olma anlayışı; farklı etnik, din, kültür, değer ve düşüncelere sahip toplumsal kesimlerin, aynı toplum içinde birbirlerinin varlığının kabullenmeleriyle şekillenir. Birlikte yaşama kültürü ise farklılıkları kabullenmenin ötesinde onları benimsemeyi, farklı olanla toplumsal yaşam içinde barışçıl bir işbirliği ve etkileşime girmeyi, kültürler arasılığı da içermektedir (UNESCO, 1998). Bir toplumun varlığını sürdürebilmesi, o toplumda var olan kurallara uyulması ve bunun sürdürülmesi ile mümkündür. Yaşadığı toplum ile birey arasında kurulan aidiyet bağı, bireyin kendi çıkarı ile toplumsal çıkar arasında güçlü bağlantılar kurmasına ve kendi çıkarına aykırı da olsa toplumsal çıkar ve düzenin korunması adına bu kurallara uymasına yol açmaktadır (Kunduracı, 2015: 63).
Günümüzde mevcut iletişim ve ulaşım olanakları sayesinde farklı etnik ve kültürel toplulukların birlikte varlıklarını sürdürmeleri göz ardı edilemez bir gerçekliktir. Bununla birlikte dünyanın pek çok yerinde farklı kültürler arasında uyuşmazlık ve anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. Bu sebeple yönetimler tarafından asimilasyon ve başkalaştırma politikalarının güdüldüğü de bir gerçektir. Bu iki farklı düşünce yapısı varken bu farklılıklar çatışma ve ayrıştırma yerine kültürel zenginliği içine alan bir kaynak haline nasıl getirilebilir? Bu temel soru, bu yüksek lisans tezinin temel hareket noktasını oluşturmaktadır.
İslam medeniyeti, Müslümanların dışında kalan farklı dinlere mensup kesimler dâhil olmak üzere, toplum içerisinde yaşayan tüm birey ve grupları kapsayıcı, kuşatıcı bir özelliğe sahiptir. İslam medeniyeti, herkese din, akıl, mal, can ve namus emniyeti sağlamasıyla birlikte yaşama kültürünün medeniyet düzeyinde ideal bir örneğini sergilemektedir.
Farklı din, dil, ırk ve kültüre sahip toplulukları içinde barındıran İslam medeniyeti bunu nasıl başarmıştır? İslam medeniyeti ötekileştirmeden ziyade farklılıkları bünyesine alıp bir olma anlayışı gütmüştür. Bunu yaparken Kur’an-ı Kerim’i de referans alarak evrensel bir yol izlemiştir. Tolerans yerine hoşgörü politikası gütmüştür. Birlikte yaşayabilmenin en önemli değerlerinden olan hoşgörü, karşılıklı saygı, sevgi ve güven anlayışına dayanmaktadır.
Dünyada, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışı, demokrasi ve insan haklarını güçlendirme çabaları ile farklılıkları olduğu gibi muhafaza ederek ortak bir değer etrafında birlikte barış içinde yaşamayı öngören çoğulcu paradigmalar üzerinde durulmaktadır. Bu paradigmaların olumlu sonuçları olduğu gibi, pek çok bölgede yaşanan keyfi yönetimler, insan hakları ihlalleri ve asimilasyoncu politikalar sömürüye, baskılara, zulümlere, savaşlara, çatışmalara ve ötekileştirmelere neden olabilmektedir. Farklılıklarla bir arada yaşama ya da “çok kültürlülük” kavramları toplumların değer ve anlam yargılarına göre şekillenmektedir. Bu sebeple bu tezde İslam medeniyetinin temele koyduğu değerlerden biri olan hoşgörü kavramının bir arada yaşama tecrübesinde nasıl kullanıldığı anlaşılmaya çalışılmıştır.
Tezin tamamını okumak için buraya tıklayınız: İSLAM MEDENİYETİNDE BİRLİKTE YAŞAMA PRATİĞİ ÜZERİNE SOSYOLOJİK BİR ARAŞTIRMA
Bu tez çalışmasına ulaşmak için Ulusal Tez Merkezi platformunu kullanabilirsiniz.