Geri

‘MEDENİYET’ KAVRAMINI AÇIKLAMAK İÇİN BİR YAKLAŞIM

Makale Bilgileri


Birincil Dil: Türkçe
Konular: Felsefe
Bölüm: Araştırma Makaleleri
Yazar: Durmuş Günay
Üniversite: Maltepe Üniversitesi – Türkiye
E-posta: durmusgunay@maltepe.edu.tr

Yayımlanma Tarihi: 15 Aralık 2020
Gönderilme Tarihi: 11 Mayıs 2020
Yayımlandığı Dergi: Felsefe Dünyası Dergisi
Yayımlandığı Sayı: Yıl 2020, Sayı: 72


Medeniyetin şehirleri, evleri, eşyaları, hayat tarzı vardır. Medeniyet, fiziksel çevreyi, toplumu ve kültürü kapsayan kaplamı en geniş kavramdır, kapsamadığı alan yoktur. Medeniyetin özünde o medeniyetin kültürü vardır. Bir halının modeli, deseni kültürdür. Halının kendisi medeniyettir (medeniyet ürünüdür). Cevherdir. Her medeniyetin eşyaya farklı bir bakışı vardır. O bakış kültürdür. Örneğin, bizim medeniyetimizde, süs eşyası değil, süslü eşya vardır. Medeniyet, dış dünyayı ve dilde varolan alanını yani kültürü kapsar. Eğer medeniyet (ürünü), dilde varolan ise, örneğin şiir ise, bu takdirde formu da örtülü bilgi (implicit knowledge) anlamında dilde varolandır. Şiir, fiziksel nesne olarak değil kendi başına dilde varolan olarak vardır. Şiir de bir varolan olması dolayısıyla faili şair, malzemesi sözcükler, formu vezin (hece, aruz, serbest şiir gibi) amacı şairin amaçladığıdır. Etik, ahlak felsefesidir. Dilde varolan alanındadır, kültüre aittir. Etik görünüşe çıktığında, davranışa dönüştüğünde, ahlak adı verilir. Doktorun ahlakı, tıbbın etiği, bilimin etiği bilim adamının ahlakı vardır. Medeniyet kültürü de içerdiğinden etik aynı zamanda medeniyete de aittir. Ahlak etiğin görünüşe çıkmış, davranışa dönüşmüş hali olarak medeniyettir. Örneğin, kültürlü adam denildiğinde, kişinin bilgisine, medeni adam denildiğinde kişinin davranışına işaret edilmiş olur. Aristoteles’in varolanın dört nedeni göz önüne alındığında medeniyetin uluslararası, kültürün milli olması düşünülemez. Her kültürün bir medeniyeti, o medeniyeti inşa eden bir fail yani millet vardır. Bir medeniyet onu var eden millete ve kültüre aittir. Bir milletin kültürü kendisinin, medeniyeti başka bir milletin olamaz.

Sezai Karakoç’un bir düşünür olarak ortaya koyduğu, Diriliş akımının odağında medeniyet bulunmaktadır. Bu medeniyet, yazılarında; hakikat medeniyeti, vahdaniyet medeniyeti veya gök medeniyeti adıyla da anılan İslam Medeniyeti’dir. Diriliş ekolünüe göre, toplumumuzun yaşadığı problem Medeniyetimizin krizi; çözüm, Medeniyetimizin dirilişidir. Sezai Karakoç’un medeniyet tanımı, bütüncül, tutarlı, açık ve seçik olan yegâne tanımdır. Karakoç’un anlatımında, medeniyeti meydana getiren dört neden ve bu nedenlerin kendi aralarındaki ilişkiler burada verilen formüldeki gibidir. İslam medeniyetini meydana getiren dört neden: İslam milleti, İslam kültürü, İslam inancının amacı, söz konusu edilen medeniyet ürünün maddesidir. Dolayısıyla, Sezai Karakoç’un medeniyete yüklediği anlam ile yukarıda ileri sürdüğümüz medeniyet kavramı birbiri ile çakışmaktadır.

Düşünürler, sezgileri ve yaratıcı (ibda) yetenekleri ile olayları açıklayabilirler. Onların, akademisyenler gibi kısa adımlarla ilerleyen yönteme ihtiyaçları olmayabilir. Adeta bir röntgen gibi varlığın mahiyetine sezgileriyle nüfuz edebilirler. Sıçrayarak ilerleyebilirler. Düşünürler, filozoflar, şairler ve sanatçılar yaratıcı yetenekleri ile vardıkları derinliklerde aynı yargıda buluşabilirler. Burada ortaya konulan yaklaşım (formül), medeniyet tanımındaki birçok hatayı bertaraf edebilir. Örneğin, Ziya Gökalp’in, “Türk Milletindenim, Garp Medeniyetindenim ve İslam ümmetindenim” ifadesini analiz edelim. Gökalp, milleti ırk esasına dayanarak tanımlamaktadır. Bu toprakların kimliği açısından ırka dayalı millet tanımı (tarihsel) gerçeklikle bağdaşmadığı gibi bir çözüm değil, sadece sorun üretir. Garp medeniyetindenim ifadesi de
hatalıdır. Çünkü garp medeniyetinin faili Avrupa’dır. Türk milletinin mensubunun garp medeniyetinin sahibi/faili olması hatalı bir ifadedir. Bizim medeniyetimiz İslam Medeniyeti’dir. Ümmet tanımı, dini referans alarak değil peygambere izafeten yapılır. Hz, Musa’nın, Hz. İsa’nın ümmeti gibi. Hz. Muhammed’in ümmetindenim denilmesi gerekirdi. O halde Gökalp’ınifadesi şöyle düzeltebilir. İslam Milletindenim, İslam Medeniyetindenim ve Hz. Muhammed’in ümmetindenim.

Karakoç’un yaklaşımına göre, ilk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem’dir. Hz. Adem’den beri bütün peygamberlerin ümmeti hakikat medeniyetinin faili olan millettir. Bu medeniyetin dolunay hali İslam Medeniyeti’dir. Sezai Karakoç’un tezine göre, Yunan Medeniyeti, Roma Medeniyeti, Mısır Medeniyeti, Çin Medeniyeti olarak bildiğimiz medeniyetler, hakikat medeniyetinin zamanla bozulmuş hallerine ait bilgilerimizdir.

İslam Peygamberinin “Hikmet mü’minin yitik malıdır nerede bulursa almalıdır” buyruğunun, kimi sapmış medeniyetlerin içinde, hakikat medeniyetinden arta kalan hakikat kırıntılarına işaret ettiği düşünülebilir. İslam Milleti’nin yaşadığı topraklar İslam ülkesidir. Yeryüzündeki bütün Müslümanlar İslam Milleti’nin üyeleridir.

Sezai Karakoç’un ortaya koyduğu medeniyet kavramıyla burada anlatılan yaklaşım örtüşmektedir. Ve bu açıklama tarzı bütün medeniyetler için kullanılabilir genel bir çerçevedir/kalıptır. Her medeniyeti meydana getiren nedenler formülde yerine yazıldığında o medeniyet açıklanabilir.

Makalenin tamamını okumak için buraya tıklayınız “MEDENIYET” KAVRAMINI AÇIKLAMAK IÇIN BIR YAKLAŞIM

Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/felsefedunyasi/issue/58346/845637