Geri

İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Pratiği Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma

Tez Künyesi


Başlık: İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Pratiği Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma
Yazar: Kübra Kiler
Danışman: Prof. Dr. Süleyman İlhan
Yer Bilgisi: Fırat Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sosyoloji Ana Bilim Dalı
Konu: Sosyoloji (Sociology)

Tez Türü: Yüksek Lisans
Dil: Türkçe
Yıl: 2022
Sayfa Sayısı: 85


Modern toplumlarda birlikte yaşamayı meydana getiren etmenler arasında göç hareketleri, şehirleşme, iç çatışmalar, savaşlar gibi durumlar belirgin olsa da birlikte yaşama pratiği sadece günümüz toplumlarına özgü değildir. Tarih boyunca çeşitli medeniyetler ve toplumlar gerek kendi içinde gerekse kendi dışında farklı din, ırk ve inanca sahip kültürlerle bir arada yaşama tecrübesine sahiptir. Birlikte yaşama tecrübesi; bahsi geçen bu farklılıklara rağmen ortak bir yaşam pratiği de sunmaktadır. Günümüzde ise baskın kültürlerin diğer kültürler üzerinde hâkimiyet kurma çabası, birlikte yaşama olgusunu büyük ölçüde olumsuz etkilemektedir.

Bir arada yaşamak, farklı gruplara ve bu gruplar arasındaki etkileşime odaklanmayı gerektirmektedir. Bu doğrultuda, birlikte yaşama tecrübesinin anlaşılması için çok kültürlülük, medeniyet ve kültür kavramlarına odaklanılmalıdır. Medeniyetin inşa edilebilmesi için kültürün üretilmesi gerekmektedir. Üretilen kültürden diğer toplumlar da etkilenmeye başlayınca kültürün evrenselleştiği söylenebilir. Farklı kültürlerin karşılıklı olarak hoşgörü çerçevesinde bir arada yaşaması anlamında kullanılan çok kültürlülük, cinsiyet, din, dil, ırk, statü, mezhep, kültürel vb. farklılıklara karşılık gelmektedir. Farklı kültürlere karşı gösterilen tavır ise birlikte yaşama tecrübesinin tarihsel arka planının açıklanmasıyla mümkündür.

Birlikte var olma anlayışı; farklı etnik, din, kültür, değer ve düşüncelere sahip toplumsal kesimlerin, aynı toplum içinde birbirlerinin varlığının kabullenmeleriyle şekillenir. Birlikte yaşama kültürü ise farklılıkları kabullenmenin ötesinde onları benimsemeyi, farklı olanla toplumsal yaşam içinde barışçıl bir işbirliği ve etkileşime girmeyi, kültürler arasılığı da içermektedir (UNESCO, 1998). Bir toplumun varlığını sürdürebilmesi, o toplumda var olan kurallara uyulması ve bunun sürdürülmesi ile mümkündür. Yaşadığı toplum ile birey arasında kurulan aidiyet bağı, bireyin kendi çıkarı ile toplumsal çıkar arasında güçlü bağlantılar kurmasına ve kendi çıkarına aykırı da olsa toplumsal çıkar ve düzenin korunması adına bu kurallara uymasına yol açmaktadır (Kunduracı, 2015: 63).

Günümüzde mevcut iletişim ve ulaşım olanakları sayesinde farklı etnik ve kültürel toplulukların birlikte varlıklarını sürdürmeleri göz ardı edilemez bir gerçekliktir. Bununla birlikte, dünyanın pek çok yerinde farklı kültürler arasında uyuşmazlık ve anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. Bu sebeple yönetimler tarafından asimilasyon ve başkalaştırma politikalarının güdüldüğü de bir gerçektir. Bu iki farklı düşünce yapısı varken, bu farklılıklar çatışma ve ayrıştırma yerine kültürel zenginliği içine alan bir kaynak haline nasıl getirilebilir? Bu temel soru, bu yüksek lisans tezinin temel hareket noktasını oluşturmaktadır.

İslam medeniyeti, Müslümanların dışında kalan farklı dinlere mensup kesimler dâhil olmak üzere, toplum içerisinde yaşayan tüm birey ve grupları kapsayıcı, kuşatıcı bir özelliğe sahiptir. İslam medeniyeti, herkese din, akıl, mal, can ve namus emniyeti sağlamasıyla birlikte, birlikte yaşama kültürünün medeniyet düzeyinde ideal bir örneğini sergilemektedir.

Farklı din, dil, ırk ve kültüre sahip toplulukları içinde barındıran İslam medeniyeti bunu nasıl başarmıştır? İslam medeniyeti, ötekileştirmeden ziyade farklılıkları bünyesine alıp bir olma anlayışı gütmüştür. Bunu yaparken Kur’an-ı Kerim’i de referans alarak evrensel bir yol izlemiştir. Tolerans yerine hoşgörü politikası gütmüştür. Birlikte yaşayabilmenin en önemli değerlerinden olan hoşgörü, karşılıklı saygı, sevgi ve güven anlayışına dayanmaktadır.

Dünyada, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışı, demokrasi ve insan haklarını güçlendirme çabaları ile farklılıkları olduğu gibi muhafaza ederek ortak bir değer etrafında birlikte barış içinde yaşamayı öngören çoğulcu paradigmalar üzerinde durulmaktadır. Bu paradigmaların olumlu sonuçları olduğu gibi, pek çok bölgede yaşanan keyfi yönetimler, insan hakları ihlalleri ve asimilasyoncu politikalar sömürüye, baskılara, zulümlere, savaşlara, çatışmalara ve ötekileştirmelere neden olabilmektedir.

Farklılıklarla bir arada yaşama ya da “çok kültürlülük” kavramları, toplumların değer ve anlam yargılarına göre şekillenmektedir. Bu sebeple, bu tezde İslam medeniyetinin temele koyduğu değerlerden biri olan hoşgörü kavramının bir arada yaşama tecrübesinde nasıl kullanıldığı anlaşılmaya çalışılmıştır.

“İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Pratiği Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma” başlıklı bu yüksek lisans tezi beş bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde araştırmanın konusu, amacı, önemi ve araştırmanın yöntemine yer verilmiştir.

İkinci bölümde, medeniyet, İslam medeniyeti, birlikte yaşama kültürü ve çok kültürlülük gibi temel kavramlar tanımlanmış ve araştırmaya giriş niteliğinde bir zemin oluşturulmuştur.

Yüksek lisans tezinin üçüncü bölümünde, İslam medeniyeti tarihi ele alınmış, İslam medeniyetinde yer alan devletler incelenmiş, İslam medeniyetinin kaynakları ve temel özellikleri ele alınmıştır. Bununla beraber, İslam toplumlarındaki aile kavramı, ekonomik ve sosyal yaşam araştırmaya kaynaklık etmiş; İslam medeniyetinin yönetim yapısı ve eğitim-öğretim hayatı ele alınıp bölüm tamamlanmıştır. İslam medeniyeti tarihinin irdelenmesinin asıl amacı, birlikte yaşama pratiğinin İslam medeniyetindeki yansımalarını ele almaktır.

Tezin dördüncü bölümünde ise, sosyolojik bir kavram olan birlikte yaşama olgusu farklılaşma, bütünleşme ve çatışma kavramları çerçevesinde ele alınmıştır. Birlikte yaşamanın sosyolojik dayanağı incelenmiş olup, çok kültürlülük bağlamında birlikte yaşama olgusu ele alınmıştır.

Tezin son bölümünde ise İslam medeniyetinde birlikte yaşama tecrübesi ele alınmıştır. Bu bölümde, birlikte yaşama pratiği öncelikle Kur’an-ı Kerim’de yer alan ayetler, hadisler ve Hz. Muhammed dönemindeki uygulamalar üzerinden incelenmiştir. Sonrasında İslam medeniyetine ev sahipliği yapmış ve birlikte yaşama kültürünün örneklerini sergileyen Kudüs ve Osmanlı tecrübeleri ele alınmış; bu doğrultuda İslam medeniyetinde birlikte yaşama pratiği sosyolojik bağlamda ele alınmıştır.

Birlikte yaşamanın sosyolojik olarak anlaşılmasında, farklılaşma, bütünleşme ve çatışma kavramlarının farklı toplumlardaki karşılığı üzerinde durulmuştur. Kanada, ABD ve Türkiye’deki birlikte yaşama tecrübesinin anlaşılması için geliştirilen modeller açıklanmıştır.

Tezin tamamını okumak için buraya tıklayınız: İslam Medeniyetinde Birlikte Yaşama Pratiği Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma

Bu tez çalışmasına ulaşmak için Ulusal Tez Merkezi platformunu kullanabilirsiniz.