Geri

BİR MEFHUM OLARAK MEDENİYET MESELESİ

──────────────────────────────────────────────────────────────────────────────

   Makale Bilgileri

Yazar:         Süleyman Dönmez

Başlık:        “Bir Mefhum Olarak Medeniyet Meselesi”

 Yayımlandığı Dergi: Türk Dünyası Araştırmaları

Cilt / Sayı:   126 / 249

Sayfa:         241-254

Yayım Tarihi:  Aralık 2020

──────────────────────────────────────────────────────────────────────────────

Uygarlık beşerîdir; medeniyet ise insanî. Beşer ve insan kavramları, eş anlamlı kelimeler değildirler. Özellikle bir ahlâk varlığı olarak insanın medeniyetin aslî unsuru olması açısından iki kavramın anlam içerikleri büyük oranda farklılaşmış durumdadır. İnsan, elbette beşerdir. Lakin beşer olmak insan olmaya yetmemektedir.

Beşer, insanın diğer canlılara benzeyen tarafıdır. Organik, fizyolojik özellikleri içine alır. Tasavvufî anlamda insanın nefsanî yönüdür. Eskiler ona iştaha da derlerdi. Yemek, içmek, cinsellik, vehim gibi dürtüler insanın beşerî yakasıdır. Maddî-boyutu önceler. Ancak insan, sadece beşerî niteliklerden ibaret bir varolan (mevcut) değildir. Ötesi vardır. insanlığını beşer oluşuyla değil, onu beşerlikten insanlığa aşıran manevî varoluşuyla kazanır. Bu nedenle insan, varoluşuyla varolanı aşan bir mânâ varlığıdır.

Mânâ, fizikötesidir. Fizikötesi (metafizik), fiziksel olanın karşıtı olarak algılanmamalıdır. Fizik ve metafizik, bir bütünün iki yakasıdır.17 Medeniyet çözümlememizde madde ile mânâ bütünlüğünü sağlayan bir varolan olarak insan, ahlâk açısından temellendirilmektedir. Elbet insanın anlaşılması, ahlâkla sınırlanamaz. Bu nedenle temellendirmemiz, ahlâk noktainazarından da olsa, esasen bütünden kopmayan bir özelleştirmedir. Fark, ortak kavramlara yüklediğimiz anlamda tezahür etmektedir. Anlamlandırma ise mânâ esasında kavramın saflaştırılarak mefhumlaşmasına dayanmaktadır.

Medeniyet bir ahlak ve inanç nizamıdır. Uygarlık ise bilim ile teknolojiye dayanır.18 Bir ahlak ve inanç nizamının bilim ile teknoloji dışı olduğu iddia edilemez. Bilim ve teknoloji, ahlak ve inanç ile barışık ise, medeniyete yükselir. Bilim ve teknoloji göreli gelişmişliklerdir. Elbette burada birikimci ve ilerlemeci bir yapı söz konusudur. Ama bu yığılma ve ilerleme öncesini ilkel ve geri kalmış olarak görmeye yetmez. Her devir kendi bilimini ve teknolojisini üretmiştir. Her devrin de bir ahlakı ve inançları olmuştur. İnançlar ile ahlakın denetiminde ilerleyen bir bilim ile teknoloji medeniyeti kurmuştur. Teknoloji ile bilimin kontrolünde inançları ve ahlâkı dışlayan ilerleme ise uygarlığı doğurmuştur. İnançları ve ahlâkı düzeltmek ve düzenlemek yerine dışlayarak bilimsel de olsa teknik ilerlemeyi ve ilerlemiş olmayı esas kabul eden bir anlayış ile ontik durumun medeniyet olayı ile özdeşleşmesi mümkün görünmemektedir. Zira ifade edildiği gibi, medeniyetin özü bir inanç ve ahlâk nizamı olmasıdır. Bunun anlamı toplumsallığı ve evrenselliği hedefleyen insan merkezli bir düzenliliktir. Hedefi bütün insanlığın huzuru ve mutluluğudur. Bunu gerçekleştirebilmek için ilim ve bilgi esastır. Lâkin ilim ve bilgi hedeflenen amaç doğrultusunda inşa edilir ve kullanıma sunulur. Öyle ki, medenî bir toplumda hak ve adalet ayrım yapmaksızın hayatın bir parçasıdır. İnanç, ibadet, fikir ve vicdan özgürlüğü vardır. Barış ve kardeşlik ilkesi caridir. İyilik emredilir, kötülükten sakındırılır. Samimiyet, dürüstlük, kolaylaştırma, müsamaha toplumsal dayanışmanın dinamikleridir.19

Medeniyetten kopmuş bir uygarlık için yukarda sayılan nitelikler, ütopyadan ibarettir. Gerçek dünyada karşılığı yoktur. Söylemden ibarettir. Uygarlıkların çelişkisi, ütopya ya da gerçekdışı olarak görülen medeniyet tasavvuruna söylem bağlamında sahip çıkılmasıdır. Elbette söylem gerçeği yansıtmamaktadır. Öyle ki, gerçek, gerçekten kaygı vericidir. Uygarlığın temel vasfı olan bilim ve teknoloji, artık masum değildir. Yıkıcı bir güce dönüşmüştür. Uygarlık insanı ihmal etmiştir. Doğayı hoyratça kullanmak istemektedir. Zarar vermekten kaçınmamaktadır. Artık gerek insan gerek doğa uygar dünyada kutsallığını yitirmiştir. Bu nedenle uygarlıkta insana yer yoktur. Öyle ki, uygarlık beşerî bir hamle ve yaşam biçimidir. Beşer, sözlüklerin yazdığı gibi insan mefhumunun karşılığı değildir. Beşer, maddî yönü ağır basan bir varlıktır. İnsan ise bir mânâ varlığıdır.20 Bu nedenle uygarlığın beşeri, bencildir. Şiddet yanlısıdır. Sömürgecidir.21 Bu durumda uygarlığım medeniyetten ayrıştırılması elzem görünmektedir.

Tezin tamamını okumak için buraya tıklayınız BİR MEFHUM OLARAK MEDENİYET MESELESİ

Anahtar Kelimeler

medeniyetkavramahlakteknoloji

E-posta: sdonmez@akdeniz.edu.tr

  1. Ş. Teoman Duralı, Sorun Nedir, 2. bs., Dergâh, İstanbul 2011, s. 69.
  2. Bkz.: Süleyman Dönmez, “Ahlak: Beşerden İnsana Yükselebilme İnsan: Varoluşuyla Varolanı Aşan Mânâ Varlığı”, Türk Yurdu, Yıl: 106, Sayı: 357, Ankara 2017, s. 31-32.
  3. Erdem, a.g.e., s. 117.
  4. A.e., s. 117.
  5. Bkz.: Dönmez, “a.g.m.”, s. 31-32.
  6. Erdem, a.g.e., s. 118.

Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/tda/issue/58129/826761