Geri

İslam Medeniyetinin Seküler Medeniyete Katkıları

Makale Bilgileri


Birincil Dil: Türkçe
Bölüm: Araştırma Makaleleri

Yazar:

Yayımlanma Tarihi: 30 Haziran 2019
Yayımlandığı Dergi: Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Yayımlandığı Sayı: Yıl 2019, Cilt: 8, Sayı: 1


Bugün yaşayan ve öne çıkan, birbiriyle hasım gibi görünen iki medeniyet vardır. Biri İslam medeniyeti, diğeri ise Seküler medeniyettir.

İslam medeniyeti, referansını vahiy ve Hz. Peygamber’in uygulamalarından alarak süreç içerisinde neşet eden ilmi birikimle geliştirdiği hayat tarzı ve bunun sonucunda ürettiği insan tipi, hukuk düzeni, ahlâk anlayışı temelli bir ekonomik, sosyal ve siyasal düzendir.

Seküler medeniyet ise din temelli olmayan, bilim-felsefe temelli ekonomik, sosyal ve siyasal bir düzendir. Seküler medeniyet (civilization) kavram olarak ortaya çıkışı ve bunun tarihi seyri olarak aldığı anlama bakıldığında, Avrupa merkezli bir medeniyetle karşılaşılmaktadır. Bu nedenle de seküler medeniyete, Batı medeniyeti de denmektedir.

İslam medeniyeti ise “Medine” merkezli bir kavramsallaştırmadır. İnsanlık tarihinin son 250 yıllık döneminin hâkim medeniyeti seküler karakterlidir. Bu medeniyetin insanlığı nereye götürdüğü/getirdiği, Birleşmiş Milletler öncülüğüne organize edilip sonradan akamete uğramış olan “Medeniyetler İttifakı Girişimi” ile ilgili hazırlanmış olan, “Medeniyetler İttifakı Raporu”nda ortaya konulmuştur.

Raporun birinci bölümünde, insanlık âleminin içinde bulunduğu “HAL’in hali” tahlil ediliyor. Raporun ilk cümleleri çok dikkat çekici: “Dünyamız bir dengesizlik içinde. En zengin üç insanın gelirinin toplamı, en az gelişmiş olan ülkelerin gelirlerinin toplamından neredeyse daha fazla. Günümüzde tıp dünyası büyük başarılar ortaya koyuyor ama her yıl üç milyon insan tedavisi mümkün olan hastalıklar sebebiyle ölüyor. Yüz otuz milyon çocuk temel eğitim imkânından mahrum. Dünyamızın birçok bölgesinde katliamlar sürüp gitmekte. Dünya nüfusunun ne kadarının temel insan haklarından, demokrasiden, dolayısıyla eşitlikten, özgürlükten mahrum olarak yaşamak zorunda bırakıldığı hepimizin malumudur.”

Dünyanın bu hale gelmesinin baş sorumlusu, bugünün hâkim medeniyet paradigmasıdır. Bu Batı Sivilizasyonu bütün iddialarına, demokrasi çığırtkanlığına rağmen dünyada yoksulluğu, haksızlıkları, cinayetleri, eşitsizliği ortadan kaldırma iddiasının aksine bunları bizzat kendisi üretiyor. Tıpkı terörü, savaşları, işgalleri ürettiği gibi…

Özü itibariyle kapitalist olan bu paradigmanın insanlığa verecek bir şeyi kalmamıştır. Bu anlamda “tarihin sonuna gelindiği” söylenebilir. İnsanlığı içine düştüğü bataklıktan kurtaracak olan İslam medeniyetidir.

Zira Batı’nın, kendi “karanlık çağ”ından kurtulmasının yolunu ve ışığını İslam bilim ve düşüncesinde bulmuştur. Batıyı kendi tabirleri ile “aydınlığa” çıkaran, Kilise dışında, Endülüs ve Kuzey Afrika Müslüman okullarında eğitim almış, İslam bilim ve düşünce ikliminde yetişmiş Yahudi ve Hıristiyan bilginler olmuştur. Aydınlanmacı düşünce biçimi kiliseye karşı bilimin ve hür düşüncenin yolunu açmıştır.

Bu anlamda Batıda, Seküler medeniyet dönemi başlangıçta İslam medeniyetinden çok şey almıştır ama inkâr etmiştir. Üstat Fuad Sezgin, Batı’nın bu inkâr ve hırsızlığını, “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi” alanında yaptığı çalışmalarla ortaya koymuştur. Benzer şekilde Jake Goody de “Tarih Hırsızlığı” kitabında Batı’nın Doğu’dan (İslam toplumundan) ne aldığını çok net ortaya koymuştur.

İnsanlığın önünü açan İslam medeniyetini yeniden yeryüzü insanlığının dikkatine sunmak, bu medeniyet mensuplarının birincil görevidir. Bu amaçla incelenen konuda önce medeniyet ve medeniyet tasavvuru kavramları açıklanmıştır.

Sonra İslam medeniyeti ve Seküler medeniyet temel karakteristikleri üzerinden incelenmiştir. Sonuç kısmında ise İslam medeniyetinin Seküler medeniyete katkıları ortaya konulmuştur.

Makalenin tamamını okumak için buraya tıklayınız: İslam Medeniyetinin Seküler Medeniyete Katkıları

Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/pub/bitlissos/issue/46641/568278